İçimizdeki İsrailliler: Bir Hafıza ve İbret Makalesi
İçimizdeki İsrailliler: Bir Hafıza ve İbret Makalesi
Her milletin tarih sahnesinde imtihan anları vardır. Kiminde bu imtihan işgal ordularıyla olur, kiminde ekonomik baskılarla, kiminde de kendi içinden çıkan gafillerle… Türkiye’nin son on yıllardaki yolculuğuna baktığımızda, “içimizdeki İsrailliler” denilebilecek bir güruhun daima pusuda beklediğini, milletin iradesini kırmak için her fırsatta harekete geçtiğini görürüz. Bu ifade bir şahsı veya bir kurumu değil; milletin ruh kökünü hedef alan, onun imanını, dirayetini, bağımsızlığını yıkmak isteyen zihniyeti temsil eder.
IMF Borcunun Bitmesi ve Küresel Rahatsızlık
2000’li yılların başında Türkiye, IMF’ye mahkûm, borç batağına sürüklenen, ekonomik kararlarını dahi dışarıdan telkinle almak zorunda kalan bir ülkeydi. Ancak 2013’e gelindiğinde Türkiye, IMF’ye olan borcunu tamamen ödeyerek masadan kalktı. Bu hadise sadece bir ekonomik mesele değildi; aynı zamanda küresel vesayetin iplerini koparmak anlamına geliyordu. Çünkü borç, bağımlılıktır; bağımlılık ise siyasî, askerî ve kültürel kuşatmanın kapısını aralar. Türkiye, bu zinciri kırdığı an, küresel odaklarda büyük bir rahatsızlık başladı.
Gezi Olayları: Borcun Bedeli mi?
Tam IMF defterinin kapandığı günlerde, “Gezi Olayları” adı altında sokaklar karıştırıldı. Ağaç bahanesiyle başlayan gösteriler, kısa sürede bir kaos senaryosuna dönüştü. Kaldırım taşlarıyla devletin temelleri sökülmek istendi. Asıl mesele birkaç ağaç değil, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durmaya başlamasıydı. “Faiz lobisi” ve “küresel sermaye odakları” Gezi üzerinden Türkiye’ye mesaj veriyordu:
“Bizim iznimiz olmadan bağımsız olamazsınız!”
15 Temmuz: İçimizdeki İsrailliler’in Açık Çıkışı
2016’da ise bu rahatsızlık bir başka formatta sahne aldı: 15 Temmuz darbe teşebbüsü. Görünüşte bir grup askerî kalkışmaydı. Hakikatte ise; içerideki hainler ile dışarıdaki akıl hocalarının birleştiği bir işgal planıydı. Tanklar, uçaklar, helikopterler sadece seçilmiş hükümeti değil, milletin iradesini hedef aldı. O gece sokaklara çıkan milyonlar, sadece bir darbeyi değil, asırlardır süren esaret zincirlerini de kırdı. “İçimizdeki İsrailliler” planlarını yine milletin imanıyla, ezanıyla, salâsıyla dağıttı.
Darbeler Zincirinde Ortak Payda
Gezi’den 15 Temmuz’a kadar uzanan çizgi, aslında tek bir senaryonun farklı perdeleridir. Ortak noktaları:
• Türkiye’nin bağımsızlık yolculuğunu durdurmak,
• Ekonomik ve siyasî özgürlüğünü yeniden ipotek altına almak,
• Milleti kendi tarihine ve değerlerine yabancılaştırmak.
Dışarıda yazılan senaryolar, içeride işbirlikçi taşeronlarla uygulanmak istenmiştir. Bu taşeronlar bazen “ekonomik kriz tellalları”, bazen “sokak eylemcileri”, bazen de “askerî cuntacılar” olarak sahneye sürülmüştür.
İbret ve Hikmet
Tarih bize şunu gösterir:
Bir millet içinden “İbrahim’in yolunu tutanlar” ile “Nemrud’un ateşini körükleyenler” aynı anda çıkar. Asıl olan, bu ateşe su taşıyan karınca misali imanla, sabırla ve dirayetle safını belli etmektir.
• IMF borcunun bitmesi, milletin haysiyetini ayağa kaldırmıştır.
• Gezi, bu haysiyete atılan taş olmuştur.
• 15 Temmuz ise, taşeronların perde arkasındaki efendilerini ortaya dökmüştür.
Bugün Türkiye’nin önünde hâlâ aynı imtihan vardır:
Kendi içindeki hainlere, içimizdeki İsraillilere karşı uyanık olmak. Çünkü asıl tehlike, dışarıdaki düşmandan ziyade içerideki işbirlikçidir.
Son Söz
Her çağın bir Bedir’i, bir Uhud’u, bir Hendek’i vardır. Türkiye, kendi Bedirlerini, Uhudlarını, Hendeklerini yaşamaktadır. Ve her defasında şu hakikat ortaya çıkmaktadır:
“Allah, hakkı hak bilip ona sarılanların, batılı batıl bilip ondan kaçınanların yanındadır.”
İçimizdeki İsrailliler kaybedecek; milletin imanla beslenen iradesi galip gelecektir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik – www.tesbitler.com